HEDEF
Dünya`nın
herhangi bir yerinde yaşayan veya geçici
olarak bulunan birisiniz.
Ya
tesadüfen veya birilerinin tavsiyesiyle bu siteye
giriyorsunuz. Bizim şimdiye kadar "Türkpartner"i
tanıtıcı mahiyette -maalesef- hiçbir
çalışmamız olmadı, olamadı.
Buna
rağmen bizi okuyanların sayısı gün
geçtikce artıyor. Bazen Avrupa`nın herhangi
bir ülkesinden, bazen Arap Ülkeleri`nin herhangi
birinde bulunan insanlarımızdan, bazen de Türkiye`den
okuyucu mektupları alıyoruz. Okuyucunun
sitemizdeki yazılanların hepsini beğenmesini
yakalamak hedefimiz fakat şu andaki beklentimiz
değildir.
Beğendiklerinizi
ve beğenmediklerinizi bizimle paylaşırsanız
bize daha çok yardımcı olur,
ışık tutmuş olursunuz. Okuyucu
kitlemizi ancak yine siz okuyucularımızın
sayesinde genişletebiliriz. Bu da sizlerin bu
sayfayı bir başka tanıdığnıza
tavsiye etmek şeklinde olabilir.
Gördüğünüz
gibi internet sayfamızda bizim ilgi sahamız
dahilinde kalabilecek Türkiye ve Dünya`daki
gelismeleri kendimize özgü bir üslubla bir demet
halinde sizlerin ilgisine sunarken, çeşitli
konulardaki düşüncelerini yorumlayarak sizlerle
paylaşmak isteyen yazar arkadaşlarımız
da sayfamıza ayrı bir canlılık ve
dinamizm kazandırıyorlar.
Siz
okuyucularımıza bir bilgi verme açısından
sitemize günlük girişin en son sayısını
veriyoruz: 47500.
Yani,
Türkpartner`i hergün 47500 kişi okuyor demektir.
Bu bizim için çok iyi bir gelişmedir. Bu sayı
her hafta biraz daha artarak devam ediyor.
Hedefimiz,
yıl sonuna kadar 100.000 (yüzbin)`dir. Bu
senenin sonuna kadarbizi okuyanların sayısını
en az yüzbine çıkarmaktır. Bu hedefi
yakalamada sizlerin desteğine ihtiyacımız
var. Bizi tavsiye etmeğe devam ediniz lütfen.
Daha
güzel bir dünya, daha güzel bir gelecek
temennisiyle, herşey gönlünüzce olsun.
Selam
Bizim
insanımızın beğendiği veya beğenmediği
şeyler karşısında pek tepki göstermediğini
bliliyoruz. Meselâ "Türk Partner"de
okuyucunun ilgisine sunmaya çalıştığımız
yazıların ne derece kabul gördüğünü
henüz kestirememekle beraber bir şeyi
teknolojinin yardımıyla tesbit
etmiş bulunmaktayız:
Türk
Partner sitesine olan ilgi beklediğimizin çok üstünde..
Bu alaka bize biraz daha cesaret verdi. Her canı
sıkılanın bir internet sayfası açtığı
günümüzde bizim "dostlar alış verişte
görsünler"den ziyade ciddi manada sorumluluk
şuuru içinde bir hizmet sunma gayesi güttüğümüzü
herhalde bizi okuyanlar anlamışlardır.
Bir
taraftan günlük gelişmeleri anında
sitemize taşıyan arkadaşlarımız,
diğer taraftan tesbit ettikleri konuları
kendi üslublarınca yorumlayan yazarlarımız,
yavaş yavaş hanımlara ve çocuklara yönelik
hazırlanan sayfalarımızla kendi çapımızda
üzerimize düşen srumluluğu mükemmele yakın
bir şekilde yerine getirmeğe çalışıyoruz.
Haberler
anında tecrübeli gazeteci arkadaşlarımız
tarafından zaten sizlere sunulurken, yazar
kadromuzda bundan sonra en geç haftalık olmak
şartıyla yazılarını
tazeliyeceklerdir. Siz Okuyucularımızın
görüş, eleştiri ve yakında açacağımız
okuyucu köşesine göndereceğiniz yazılarınız
da bize daha güzele ve doğruya yaklaşmada
yardımcı olacaktır.
Gelecek
yazımızda buluşmak ümidiyle, herkese
muhabbet, hürmet, saygı, sevgi ve selâmlarımızı
iletirken hayırlı günler dileklerimizle...
Başlarken
Bilgisayar
sektöründen haberdar
olan, gelişmeleri
takip eden,
buna bağlı
olarak internet
aleminden hergün
yeni haberler
getiren arkadaşımın
daha fazla
baskısına
dayanamayarak "evet"
dedik.
Sonra
eve geldim.
Kafamı iki
elimin arasına
koydum ve
düşünmeye,
niye "evet"
dedim diye
kendimi sorgulamaya
başladım.
İster
Türkiye'de ister
Türkiye dışında
olsun Türklerin
okumayla arasının
pek iyi
oladığı
zaten bilinmekteyken, hele yurtdışında
yetişen nesillerin
Türkçe'ye ne
derece ilgi
duydukları ve
konuşabildikleri
ortadayken internette
boy göstermenin
sebebi ne
olabilirdi?
Avrupa'da
yaşayan 1.
ve 2. nesil
Türk'lerin büyük
çoğunluğunun
yaşadığı
ülkenin lisanını
konuşamadığı gibi yazamadığını
da biliyoruz.
Hele hele
internet denilen hadiseyle uzaktan
yakından tanışıklıkları
da olamazdı.
(İş adamlarımızın
belli bir
kısmı, burada
tahsil yapanlar
gibi belli
kesimler hariç.)
O halde
internet de arz-ı
endam etmek
niye? Kime
neyi sunacaksınız?
Soruları
peş peşe
kendime sormaya
devam ederken
beynim zoklamaya
başladı.
Ayağa kalktım,
odanın içinde
dolaşmaya başladım.
Kendi sorularıma
cevap arıyordum.
Ne kadar bir
zaman geçti
bilmiyorum ama
galiba cevaplarım
hazırdı:
Bir Alman
resmi dairesin
de asılı
duran vecize
sözü hatırladım:
"Die
wissenden reden
nicht viel
Die
Redenden wissen
nicht viel"
Tercümesi
ancak şöyle
olabilir: Bilenler
çok konuşmuyor!
Konuşanlar da çok bilmiyor!
Hep öyle
olmamışmıydı?
İlerlemiş
toplumlar da konunun
uzmanları konu
şur ve
konuşturulurken, biz de hep
konuyla alakası
fazla olmayanlar
konuşmuyor muydu?
"Ağzı
olan konuşuyor" sözü galiba
sadece bizler
için geçerliydi.
Sonra kendime
dayanak noktaları
ararken "Bilmeyenlerin
bilenler üzerinde
ki hakkı!"nı
hatır ladım. O halde
yıllarını
buralar da geçirmiş,
belli bir
tecrübe birikimi
olanlar bir
adım ileriye
çıkmalıydı.
İnsanlığın
bilinen ilk
gününden bügüne
kadar gelişinde
ki sırrı
anlamaya çalıştım.
Bir önceki
nesil kendisinden
sonra geleceklere
taşıdığı
değerleri, tecrübeleri,
bilgileri aktarırken
onlara aynı
zaman da ayrınları
da hazırlamak,
en azından
zeminini oluşturmak
gibi bir
sorumluluğunun da
olduğunu düşündüm.
Yani zincirin
halkası kopmaması
gerekir. Buralar
da yetişen
nesillerin kaderi
biraz da kaplumbağaların
yumurtalarını
kuma gömdükten
sonra bir
daha ardına
bakmadan doğacak
yavruların
kendi kaderlerine
terk etmelerine
benziyor.
Bir
nesil düşünün
ki, ne
mensub olduğu
devlet ne
yaşadığı
devlet ve
nede ailesinden
görmesi gereken
asılk ilgi
ve alakayı
yeterince görememiştir.
Sayısız
biraz
siyasi,
biraz sosyal
biraz da dini
cemiyetler televizyon
çanakları gibi
gözleri ve
kafalarını da
Türkiye'ye çevirmiş,
anavatanı kurtaymayla
meşguller. İşte
böyle bir
ortamda teknolojinin
bize sunduğu
bu imkanı
insanlığa
insan kazandırmak
için bizim
insanlarımıza ulaşma da bir
köprü olarak
görüyoruz. Başlangıçta
ki zorlukları aştıktan
sonra dünyanın
her tarafında
Türkçe konuşan
insanlara ulaşmak,
onlara birşeyler
vermek ve
onlardan birşeyler
almak.
Amatör
bir ruh,
profesyonele doğru
bir çalışmayla
her türlü
görüş- düşünce ve
kritiğe açık
olacağız.
Bizi
bu işe
iten ana
sebep: Sorumluluk
şuurudur.
Hizmet
yarışın da
biz de varız!
info@turkpartner.de
|