GENİŞ
AÇI Erhan
Türbedar
|
|
eturbedar@avsam.org
|
Avrupa
Birliği ve Batı Balkanlar
Bulgaristan ve Romanya’nın Avrupa Birliği (AB) üyeliğine
alınmasının ardından, bölgede geride Batı Balkan ülkeleri
potansiyel adaylar olarak kalacak...
Bulgaristan ve Romanya’nın Avrupa Birliği (AB) üyeliğine
alınmasının ardından, bölgede geride Batı Balkan ülkeleri
potansiyel adaylar olarak kalacak. AB, Batı Balkanlar’a
kapılarını açık tuttuğunu değişik vesilelerde dile getirdi.
En son olarak AB’nin Haziran 2003’teki Selanik Zirvesi’nde,
şartlar yerine getirildikçe Batı Balkan ülkelerinin AB
üyeliğine kabul edileceği somut olarak ortaya koyuldu.
Ancak, Balkan ülkeleri, AB’ye üyeliklerinin sadece kendi
reformlarına değil, AB içindeki gelişmelere de bağlı
kalacağının farkındadırlar.
Yaşanan bütçe ve anayasa krizleriyle birlikte, AB “Birliğin
özünün” ve “Birliğin geleceğinin” sorgulandığı bir sürece
girdi. Bunun Balkan ülkelerine de doğrudan doğruya
yansımaları oldu. Son zamanlarda AB bir taraftan
Balkanlar’daki reform süreçlerini yakından izliyor, öbür
taraftan ise yeni genişleme dalgasına yönelik artan
kuşkuculuk yüzünden, söz konusu reformların hızlı
ilerlememesini temenni ediyor. Bu yüzden Batı Balkan
ülkelerinde, AB’nin günün birinde kendilerine yönelik
politikasını değiştirebileceğinden ve verdiği taahhütleri
yerine getirmeyeceğinden endişe edenler bulunuyor. Bazı Batı
Balkan liderleri tarafından “bizi AB’ye almazsanız,
Balkanlar tekrar radikalleşir” yönünde yapılan açıklamalar,
söz konusu endişenin bir yansıması olduğu söylenebilir.
Dahası, bütün Balkan ülkelerinin bir an önce AB’ye girmeye
çalıştıkları, diğer komşu ülkelerini ise umursamadıkları
görülüyor. Bir başka ifadeyle, bölgedeki bütün ülkeler
“hasta Balkanlar’dan” bir an önce kaçıp, kapıları kapanmadan
önce AB’ye girmeye çalışıyor.
Bu yöndeki düşünce, Avrupa Komisyonu’nun 27 Ocak 2006’da
Batı Balkanlar’a yönelik önerdiği ekonomik bütünleşme
modeline verilen tepkilerden de anlaşılıyor. AB’nin bu
modeli, Batı Balkanlar’ın üyeliklerini geciktirmek, bir
başka deyişle, genişlemeye kadar zaman kazanmak maksadıyla
önermiş olduğuna inanlar bulunuyor. Özellikle Hırvatistan ve
Makedonya bundan rahatsız olmakta ve AB’nin önerdiği bu
modelin kendilerini yavaş ilerleyen Arnavutluk, Sırbistan ve
Karadağ ile Bosna-Hersek’i beklemek zorunda
bırakabileceğinden endişeleniyor.
Gelinen nokta itibariyle, AB ile bütünleşme konusunda,
Bulgaristan ve Romanya’dan sonra, Hırvatistan en çok yol
katteden Balkan ülkesidir. Bilindiği gibi Hırvatistan,
“Hırvatistan olmazsa, Türkiye de olmaz” kartı üzerine
oynayan Avusturya sayesinde, 3 Ekim 2005’te Türkiye ile
birlikte tam üyelik müzakerelerine başladı. Savaş suçu
işlemekle itham edilen emekli Hırvat generali Ante
Gotovina’nın 7 Aralık 2005’te İspanya’da yakalanması ile,
Hırvatistan’ın AB’ye üyelik yolunda ciddi engelleri kalmadı.
Hırvatistan’dan sonra, AB ile bütünleşme konusunda ikinci
sırada yer alan Batı Balkan ülkesi Makedonya’dır. 17 Aralık
2005’te “aday ülke” statüsünü kazanan Makedonya’nın AB
üyeliği yolundaki önemli bir engeli, olası Yunan vetosudur.
Yunanistan, “Makedonya” ismi konusunda bir anlaşmaya
varılmadığı takdirde “Üsküp” olarak hitap ettiği bu Balkan
ülkesinin AB üyeliğini veto edeceğini defalarca dile
getirdi.
Arnavutluk, AB tam üyeliğine başvurabilmenin bir önkoşulu
olan İstikrar ve Katılım Anlaşması’nın (SAA) imzalanması
üzerine üç yıl boyunca sürdürdüğü müzakerelerin ardından, 19
Ocak 2006’da SAA’nın AB temsilcileri tarafından parafe
edilmesini sağladı. Bu konuda asıl onayın ise, 2006’nın
ortalarına doğru verileceği duyuruldu. Böylece SAA anlaşması
sayesinde Arnavutluk da “AB’nin bahçesine” girebildi. Ancak
organize suçlar, rüşvet ve zayıf adli sistem gibi
özelliklerinden dolayı, Arnavutluk’un ne zaman adaylık
statüsünü kazanabileceğini kestirmek güçtür.
Batı Balkan ülkelerinden geride kalan Sırbistan ve Karadağ
ile Bosna-Hersek, 2005’in sonlarında SAA’nın imzalanması ile
ilgili müzakerelere başlayabildi. Ancak, savaş suçları
meselesi ile kendilerinden gerçekleştirilmesi istenen bazı
reformlar yüzünden, SAA’yı ne zaman imzalayacakları
belirsizdir. Ayrıca, Batı Balkan ülkelerinden Hırvatistan,
Makedonya ve Arnavutluk “nereye doğru gittiklerini” net
olarak belirlemişken, Sırbistan ve Karadağ ile
Bosna-Hersek’in geleceğe götüren yolları zikzaklar
çizmektedir.
Şu andan itibaren Batı Balkan ülkelerinden bir tek
Hırvatistan’ın 2009’da AB üyeliğine kabul edilebileceği
söylenebilir. Geri kalan Batı Balkan ülkelerinin AB üyelik
tarihleri kestirilemezse bile, bunun 2013’ten önce
gerçekleştirilmeyeceği ortadadır. Yine de, Batı Balkanlar’ın
AB üyelik tarihleri için 2014 ve 2018 yılları en ideal
olarak gözüküyor. Bilindiği gibi 1914 yılında, Sırp
milliyetçisi Gavrilo Princip, Habsburg tahtı veliahtı ve
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Silahlı Kuvvetleri’nin
Başmüfettişi olan Arşidük Franz Ferdinand’ı öldürüp, Birinci
Dünya Savaşı’nın başlamasına sebep oldu. 2014 yılı bu olayın
100. yıldönümüne, 2018 yılı ise Birinci Dünya Savaşı’nın
sona ermesinin 100. yılına denk geliyor. Dolayısıyla geri
kalan Batı Balkan ülkelerinin bu iki tarihten birinde AB
üyeliğine alınmalarının sembolik değeri olacaktır. Bu değer,
Balkanlar’ın karanlık geçmişini geride bıraktığını, ortak
Avrupa geleceğini paylaşmaya başladığını yansıtacaktır.
eturbedar@avsam.org
YAZARIN
DİĞER
YAZILARI:
Avrupa
Birliği ve Batı Balkanlar
Kosova
Yeni Bakanlıklara Hazırlanıyor, Sırbistan
Tepkili
Kosova’ya
İki Yeni Bakanlık Devrediliyor (?)
Balkanlar’daki
Müslümanlar
SAYFA
BASI
|