·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


GENİŞ AÇI
                                                               Hayrettin Çakmak
 
 
hayrettincakmak@hotmail.com


YA İSTİKRAR YA SEÇİM

    Türkiye’de pozitif yönde hemen her sahada istikrarı sağlamada neden bu kadar başarısız olduğumuz konusu, beynimi devamlı meşgul edegelmiştir. Yaptığım bazı tesbitlerin özetlerini hatta dipnotlarını  kayıt altına almak istiyorum.

    Cumhuriyet devletini kurduğumuz 23.Nisan.1920 tarihinden bu yana dört adet anayasa yaptık.(
1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu · 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ·
1961 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası · 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
) 1961 ve 1982 anayasaları askeri darbeler sonrası yapılan anayasalardır.27 Mayıs 960 darbesinden 1980 darbesine kadar, 27 mayısı “hürriyet ve anayasa bayramı” olarak kutladık.Benim kuşağım çok iyi hatırlayacaktır,o gün okullar tatil olurdu.Resmi zevatın zorunlu olarak kutladığı ama halkın içini buruklaştıran bir bayramdı bu..

     Halen yürürlükte olan 1982 anayasasının ise yaklaşık 70 maddesi ya değiştirildi,ya da kaldırıldı.(başlangıç metni ise iki kez değiştirildi) halen yeni anayasa değişiklikleri gündemde..

    Çok partili döneme geçtiğimiz günden bu güne değin tam dört kez darbelendik. Öyleki; darbe sanki müktesep hakmış gibi gelenek halini aldı. Hem yapanlar hemde muhatap kitle için bir fenomen olarak her zaman varlığıyla belirleyici oldu. Bilindiği gibi darbelerin gerekçesi hep aynı olagelmiştir. Her darbenin kendisini meşrulaştırmak için öne çıkardığı resmi hurafelere iman eden, darbe sabahı darbe amentüleri terennüm eden bir çok kişi ve kesimi gözlemledik. Darbelerde öne çıkarılan, fakat zamanında ciddi bir entelektüel sorgulamaya tabi tutulamayan egemen görüşlerle karşılaştık. Devletçi seçkinci’lerin, insiyatif grubu siadların normal dönemde söylemlerine bakarak darbelere karşı olmalarını iyi niyetle bekledik. Geriye dönüp baktığımızda gördük ki yanılmışız. Çünkü, 1960, 1971, 1980 ve 1997 karartmalarında, demokrasinin kesintiye uğratılmasına sebep olan hiçbir müdahale, bu kesimin sınıfsal çıkarlarına zarar vermemiş. Oysa bu dönemler hukukun rafa kaldırıldığı, başka bir ifade ile sembolize edersek namlu hukukunun meriyette olduğu dönemlerdir.

    1960 darbesinden sonra kurulan Yassıada askeri mahkemesince verilen kararlar, karar süreçlerinde yaşananlar incelendiğinde; namlu hukuku ifadesi meramı anlatmaya yetersiz kalır. Sonuç olarak Demokrat Parti siyasi olarak yargılanmış hiçbir somut ve net kanıta  dayanılmaksızın başbakan Adnan Menderes ve iki bakanı, Zorlu ile Polatkan idam edilmiştir. Demokrasi tarihimizin  en ciddi yüzkaralarından biri olan bu karar Türk yargısına da vurulmuş olan büyük bir darbedir. Benzer nitelikteki kararları 1971 askeri müdahalesinden sonra oluşturulan sıkıyönetim mahkemelerinin verdikleri kararlarda da görmekteyiz. Bu dönemde, bir hukuk devletinde olması gereken kurallara uyulmadan bir çok kişinin özgürlükleri mahkeme kararlarıyla kısıtlanmıştır. 1980 askeri müdahelesi sonucunda 1983’ e kadar süren askeri yönetim döneminde de yine sıkıyönetim mahkemeleri aracılığıyla hukuk devleti sınırlarını aşan kararlar verilmiştir. 1997 müdahalesinde de idarenin tasarruflarını yönlendirmeler, kurulan çalışma grupları, fişlemeler, uygar ülkelerde rastlanmayan, gerek hukuk gerek demokrasi alanında lekelendiğimiz dönemler olmuştur.

    İstikrarı engelleyen argumanları saymaya devam edersek; birinci Cumhuriyet hükümetini kurduğumuz 30.10.1923 tarihinden bu yana ellidokuzuncu cumhuriyet hükümeti iş başındadır.
Kısaca 82 yılda 59 hükümet kurmuşuz. Aritmetik ortalamaya göre de bir hükümetin ömrü bir buçuk yıldan azdır.

    59 hükümeti sürelerine göre tasnif ettiğimizde aşağıdaki tabloyla karşılaşırız. 
    6 aya kadar ömrü olan hükümet sayısı                       15
    6 ayla 1 yıl arası ömrü olan hükümet sayısı                 15
    1 yılla 2 yıl arası ömrü olan hükümet sayısı                  14
    2 yılla 3 yıl arası ömrü olan hükümet sayısı                   7
    3 yılla 4 yıl arası ömrü olan hükümet sayısı                   6
    4 yıldan fazla ömrü olan hükümet sayısı               2
(Dört yılı geçen kabinelerde biri 6 gün diğeri de 8 gün geçebilmiştir.1.Demirel kabinesi 4 yıl 6 gün,1.Özal kabinesi 4 yıl 8 gün)
 
    Yine çok partili dönemde tam yedi kez erken genel seçim yapılmıştır.
    1980 sonrası deyim yerindeyse hemen her seçime, seçim kanunlarında değişiklikler yaparak gittik.
Bu gün yine seçim barajı dolayısıyla seçim kanunu gündemde..

    Bu konunun tekrar tartışılmaya açılmasına Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer’in Tüsiad’da yaptığı “%10 luk seçim barajı düşürülmelidir” sözüdür.
Oysa yüze 10 seçim barajının demokratik olmadığına yönelik iptal başvuruları o dönemlerde Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer’in de üye olarak içinde bulunduğu Anayasa Mahkemesi tarafından her seferinde reddedilmişti.

    Böyle bir ülkede istikrar olamayacağı açıktır.
    İstikrar olmayan bir ülkede de hiçbir kalıcı başarıdan söz edilemez.
    Böyle ülkelerde siyasi alan çoğu kez demagoglara kalır.
    Devlet yapılanmasında  ise kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerine bürokrasinin hakimiyetini görürsünüz.
    Bütün bunları saydıktan sonra,
süresinin dolmasına daha iki yıl varken Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden dolayı erken seçim gündeme getirilmiş ve halen gündemi işgal etmektedir.
    Buna rağmen yapılan anketlerde iktidar partisi Ak Parti’nin açık ara önde olduğu sonuçlar alınmaktadır.
    Mevcut meclis yapısıyla yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidarın etkin rol almaması için ileri sürülen gerekçeler adeta “siyasi alzhaimer” olduğumuzun kanıtı
.  
    Çünkü son üç cumhurbaşkanına bakıldığında;
    Turgut Özal’ın                    Milletvekili sayısının 450 olduğu mecliste 3.Turda 263 oyla
     Süleyman Demirel’in      Milletvekili sayısının 450 olduğu mecliste 3.Turda 244 oyla
    Ahmet Necdet Sezer’in   Milletvekili sayısının 550 olduğu mecliste 3.Turda 330 oyla   seçildiklerini hatırlatmak istiyorum..
    Peki gerekçe nedir?
    Türkiye’de siyasetin dizayn edilmesinde  hep hedefler olmuştur. Gerekçe ve koşulların oluşturulması ise hedeflere göre üretilmiştir.
    Türkiye’nin önündeki doğru seçenek İstikrardır.
Bu gün beyin sulandırmaya çalışanların gerçek gerekçeleri istikrardan zarar görmelerinde yatmaktadır. Bu kesim siyaseti ve siyaset kurumunu her zaman etki altına almak ister, isteyecektir de..
    Bu kesimden zarar görenler bile çoğu kez defacto bir çıkar ortaklığına girebilirler.
Hatta eski düşmanları yeni dostlar olarak görebilirsiniz.    
    Onlar için İstikrarsız dolayısıyla iktidarsız bir Türkiye kısa mesafeli çıkarlarına uygun düşer.
    Çünkü Türkiye’nin yol haritasında,
demokratikleşme, özgürlükler, hukuk devletine uzanan bir seyir vardır. Bu haritada gecekondu mantığı yoktur. Deyim yerindeyse kentsel dönüşüm zorunludur.
    Bu gün yapılmaya çalışılanları,
yıkım ekiplerine direnen kaçak yapı sahiplerine  benzetiyorum.

SAYFA BAŞI



Yazarın diğer yazıları:

Ya İstikrar ya Seçim
Padişahım çok yaşa
TİRYAKİLİK
Siya Viya

   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Üniversite: Girmek mi, çıkmak mi zor
Şefik Kantar
Bayrak
Osman Seçmez
Herşey çok iyiye gidiyor derken...
Hasan Kayıhan
Farkında mısınız?
Mahmut Aşkar
Hele “Medeni”ye Bak!
Yılmaz Kuzucu
İnternet, gençlik ve biz
Fikret Ekin
Yine İnsan
Ali Kılıçarslan
“Almanca'yı Koruma Yasası” mı?
M. Ali Aladağ
Alman Bastırınca....
Hidayet Kayaalp
Kış Raporu
Haldun Çancı
Bir iktidarın sonu
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Ülkemizden çalınan tarihi eserlerimize sahip çıkalım
Prof. Dr. Ümit Özdağ
12 Eylül Öncesi Hesaplaşması ve Sol Kültürel Terör
Tevfik Abdin
İstanbul’da BENİ HEP ALDATTILAR...
Yakup Yurt
Kısır Döngü veya Kuyruğunu Isıran Yılan
Üzeyir Lokman Çaycı
Yolcular
Veli Kalli
Sorunumuz Kuş Gribi Değil
Ayten Kılıçarslan
Türkler şiddet kurbanı
Erhan Türbedar
Kosova’ya İki Yeni Bakanlık Devrediliyor (?)
Dr. Nebil Bozdoğan
Ameliyatsız Yüz Gençleştirmede Son Nokta
Orhan Aras
İnsanlık öldü mü?
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Yakup Tufan
Fransa’nın İmajı
Sebahattin Çelebi
kadıköy
Mustafa Can
Bayram Gelince Bir Şeyler Olur Bana Canım....
Nuran Yelkenci
Bin Aydan Daha Hayırlı Olan, Ramazan Ayı
Betül Parlar
Hey du...
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
İsmail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Halil Gülel
Gerçek Güzellik
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir taraf ‘şan’ (!) alıyor
Bir taraf ‘perişan’ oluyor
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Ayný acýyý duyanlar en samimi olanlardýr
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç