·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA SMS  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
·  CHAT  
·  NETMEETING  
   
   


Perspektiv

               Osman Seçmez

 
osecmez@yahoo.de


Hayatın gerçek adı: SU

Niçin böyle bir başlık attık ?

Çünkü, gelecek  10’ lu yılların en önemli meselesi su olacaktır. Dünya genelinde şimdiden çok ciddi  kullanılabilir temiz su krizleri  yaşandığı biliniyor.  Başta ABD olmak üzere kullanılabilir su’yun büyük bir kısmını batı ülkeleri tüketmektedir.

Son yıllarda  süper güçler olarak tabir edilen ülkeler su konusunda çok önemli araştırmalar yapmaktadırlar.

Sadece ABD de yaklaşık 30 civarında  ciddi enstitüler su konusunda  araştırmalar yaparak ABD kongresine ve ABD  hükümetlerine  veriler vermektedirler.

Hatta  boyutlar çok geniş çaplı tutularak, olası su savaşları konusunda da stratejiler oluşturulmaktadır.

Su sadece  içmelik olarak değil, su gücü kullanılarak başta Kanada olmak üzere ABD, Fransa, Rusya  enerji üretimlerini  önemli boyutlara taşımışlardır.

Yeryüzünde bulunduğu bilinen su miktarı 1.38x1018 tondur   Bütün Dünya’da insanların kullandığı tatlı su miktarı yılda 4.000  milyar tonu bulmaktadır.
Yeryüzündeki suların %98’i gerek içme gerekse sulama suyu olarak doğrudan doğruya   yararlanılamayan tuzlu sulardır.

Dünyamızın dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen, mevcut su kaynaklarının  sadece %2.6’sı içme, kullanma ve sulama maksadıyla kullanılabilir durumdadır.

30 milyonluk Meksika’da nüfusun %40’ına sağlıklı içme suyu verilememektedir. Hindistan’da kuraklık ormanların tahribi nedeni ile kuyulara kanalizasyon suyu ve endüstriyel  artıklar karışmıştır. Dolayısıyla şimdiden büyük su sıkıntıları başgöstermektedir.

Dünya kaynaklar Enstitüsü 1996’daki 5.3 milyarlık dünya nüfusunun sadece 3.4 milyarının ortalama;   50 lt/kişi/gün su alabildiği geriye kalan 2 milyar kişinin temiz suyu olmaması nedeni ile epidemik  hastalıklar, açlık ve ölümle karşı karşıya bulunduğu bildirilmektedir.

Çin’de yapılan bir çalışmada su kaynaklarının sadece 700 milyon kişiye yetişebileceği tespit edilmiştir.

Susuzluktan bazı medeniyetlerin yok olduğu eski zamanlarda bilinen gerçeklerdir, son yüzyıl içinde de benzer hadiseler cereyan etmiştir.

1899’da Pnoenik şehri iki yıl susuzluk sonucu yok olmuştur. 1954-1958 kuraklığından bir milyonun üstünde kişi Rio de Jenerio ve San Paulo gibi güney şehirleri  civarına göç etmişlerdir.

Tokyo’da 1964 yılında 41 günlük ciddi su krizi yaşanmıştır. 1976-1977’de İngiltere ve ABD’nin batısı kuraklıktan ciddi boyutlarda etkilenmiştir.

İsrail yıllardan beri çok ciddi su sıkıntısıyla karşıkarşıya kalmıştır. Golan tepelerini halen işgal etmesinin nedeni budur. Polonya’da nehirlerin 1/3’ünün hiçbir amaçla kullanılamayacak kadar kirli olduğu belirlenmiştir. Mexico City’de musluklardan devamlı su akmadığı, aktığı zaman ise sarı renkli ve kurtlu olduğu  görülmüştür.

ABD’de EPA ( Emerion Protetion Agency) tüm akarsu ve göllerin yaklaşık yarısının ve bazı  yer altı sularının kirlilik sebebi ile kullanılamaz durumda olduğu tespit edilmiştir.

Almanya’da bilinen su kaynaklarının yarısından faslası aşırı kirlilikten dolayı kullanılmaz hale geldiği bildirilmektedir.

Türkiye’de ekonomik anlamda tüketilebilecek yer altı ve yer üstü  suyu miktarı 110 milyar m3, kişi başına 1692 m3 su düştüğü belirlenmiştir.

İhtiyaçların bölgelere göre  değişiklik arz etmesi ve yerel  oluşu ayrıca iklim şartlar ile nüfus yoğunlukları ve suyun nakli neticesinde Türkiye dahil birçok ülkede şehir suları ihtiyacı karşılayamamakta ve  şehirlere yeterli su  verilememektedir.

Bilindiği gibi ülkemizde, özelliklede büyük şehirlerimizde su kesintileri devam etmektedir.

Ülkemizde  el değmemiş kaynakların  kullanıma açılmasının yanı sıra kullanılanların israftan kurtarılması  da başlı başına ayrı bir potansiyel oluşturmaktadır. Sadece su kaynakları coğrafi nedenlerle kısıtlı olan ülkeler israftan kaçınmaları yeterli olmayacaktır.

Bu şartlar devam ettiği  takdirde 2025 yılında 37 ülkede çok ciddi kuraklık yaşanacağı tahmin edilmektedir.  Bu nedenle  su ticari bir  ürün olarak kabul edilmeli,  ekonomik projeler  yapılarak su dan ülke ekonomisi daha fazla  yararlanmalıdır.

Ülkemiz iddia edildiği gibi su zengini bir ülke değildir. Bütün dünya genelinde başgösteren iklim  değişiklikleri, yağışsız kurak dönemlerin başlaması ülkemizin su potansiyelini de olumsuz etkileyecektir.

Bu sınırlı tatlı su kaynakları da, ev, ve endüstriyel atıklar, yanlış tarım uygulamaları ve benzeri  sebeplerle hoyratça kirletilmektedir.. Bu sebeple bütün ülkeler, tatlı su  kaynaklarını özel bir itinayla koruyacak tedbirleri almaktadırlar.

Şimdiden Türkiye üzerinde su spekulasyonları yapılmaktadır. Suriye, Irak başta olmak üzere  bölge ülkeleri sürekli tahrik edilmektedir. Batı başkentlerinde gelecekte su savaşları projeleri coktan hazırlanmıştır.

Türkiye acilen milli bir su polıtikası üretmeli, gelecekte başgösterebilecek bütün senaryolara karşı gerekli  hazırlıklarını mutlaka yapmalıdır.

Suya hakim olacak ülkeler geleceğin süper güçleri olacaklardır.

Kaynaklar:

-- Ortadoğu’da su meselesi:              Prof.Dr. Ali İhsan Bağış

--  Ortadoğu’da su meselesi:             Ali Haydar Koç

--  Su Problemleri:                             Doç. Dr. Cemal Zehir

--  Su krizi:      Jamie Pıttock ( Dünya Vahşi Yaşam Fonu Uluslararası Programı Başkanı )

Osman Seçmez

Köln, 12.09.2006

SAYFA BASI

Yazarın diğer yazıları:

Hayatın gerçek adı: SU
Herşey çok iyiye gidiyor derken...
Vergi Rekortmenleri…,  TARIM
Dalgalar kıyıya yaklaşmıştır
Yeni bir Menevra
Avrupa Birliği  Türkiye ilişkilerinde farklı perspektivler

   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Osman Seçmez
Herşey çok iyiye gidiyor derken...
Mahmut Aşkar
Batı’ya Sırt Çevirmek
Hidayet Kayaalp
Söğüt’ün sevenleri
Şefik Kantar
Papa radikallere koz verdi
M. Ali Aladağ
İki Zirve Arasında
Hayrettin Çakmak
Kabuk Bağlatılmayan Zırvalar
Hasan Kayıhan
Farkında mısınız?
Yılmaz Kuzucu
İnternet, gençlik ve biz
Fikret Ekin
Yine İnsan
Sebahattin Çelebi
Sende şarkılar ölür...
Haldun Çancı
Büyük Karara Doğru
Yakup Yurt
Tarihte ve gelecekte kadının yeri
Ali Kılıçarslan
Made in Germany
Veli Kalli
Gurbet Çilesi
Nuran Yelkenci
Sen de Haklısın, Sen de Haklısın, Sen de!
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Güzel İstanbulumuz şantiye alanı mı olacak?
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Avrupa Birliği "Faşizmi"
Orhan Aras
Bizi Hangi Dünyada Öldürüyorlar Kardeşler
Ayten Kılıçarslan
Almanya yaşlanıyor
Mustafa Can
Ben Uyumdan Yanayım, Ya siz..........
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Betül Parlar
Hey du...
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
Üzeyir Lokman Çaycı
Siyah Çelişkiler
Halil Gülel
Gerçek Güzellik
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir taraf ‘şan’ (!) alıyor
Bir taraf ‘perişan’ oluyor
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Yakup Tufan
Uyum nedir?
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Aynı acıyı duyanlar en samimi olanlardır
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç